22 Şubat 2011 Salı

kaddafi, libya, osmanlı, işçiler


Sanırım 70'lerin sonuna doğru, ilk Türk işçileri Libya'nın yolunu tutar. İşçi dedik zaten, çalışmak için elbette, Kuzey Afrika seyahati filan değil amaç.
Ekmek parası...
Tam da o sıralarda Ruhi Su, ne güzel söyler, epeyce de efkarlı söyler;

"sığmazken atalarım düne yarına
düşmüşüm ben düşmüşüm el kapılarına..."

Tabi bu Almanya ile başlayan bir dramın hem tarihsel hem ekonomik hem de işin insani yanını tahlil eden bir türküdür.
El Kapıları...

Evet,
Libya'ya çalışmak için Türkiye'den işçiler gider,
Tam da o sıralarda Kaddafi şöyle söyler,
Alın, size Osmanlının torunlarını köle olarak getirdim.
İsteyen bu cümle üzerine roman yazsın.
Hayır, derdim Osmanlıcılık filan değil, Osmanlı umurumda bile olmaz.
Derdim;
1)İnsanını yurdışında çalışmak zorunda bırakan ülkeler, hükümetler...
2)Çalışmak için yurdışına gitmek zorunda kalan insanlar...
ve o basiretsiz hükümetlerin insanlarına reva gördüğü haller...
Sahi, O Kaddafi ki bir dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını çadırında nasıl ağırlamıştı(!)...
Bir de şimdiki başbakanımıza bir Kaddafi ödülünün verilişi söz konusudur... Uzun mevzular ve ayrı bir yazının konusudur bunlar...
Geçelim...
Konumuz el kapıları, Kaddafi ve onun bu yana bakışı...
Şimdiki zaman itibariyle, Libya'da 25 bin Türk işçisinin olduğu söyleniyor. Libya'da 25 bin işçimiz, Kaddafi'ye göre 25 bin Osmanlı torunu ve 25 bin köle...
Nereden baksan dramatik bir durum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder